Asaf Haber

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Gündem
  4. »
  5. Çarşamba Sohbetleri’nde “Karacaoğlan Türkülerinde Sevgi ve Aşk” konuşuldu

Çarşamba Sohbetleri’nde “Karacaoğlan Türkülerinde Sevgi ve Aşk” konuşuldu

admin admin -
0

Türk Edebiyatı Vakfının geleneksel “Çarşamba Sohbetleri”ne Prof. Dr. Gülay Mirzaoğlu konuk oldu.

“Karacaoğlan Türkülerinde Sevgi ve Aşk” başlığıyla gerçekleştirilen etkinliğin moderatörlüğünü Doç. Dr. Emek Üşenmez yaptı.

Yeni tip koronavirüs salgını sebebiyle çevrim içi düzenlenen program, vakfın YouTube, Facebook ve Twitter hesabından canlı yayınlandı.

“Karacaoğlan demek aşk demek”

Mirzaoğlu, bugün hala Karacaoğlan tartışmaları olduğunu belirterek, “İlhan Başgöz hocamız, bu olguyu, yani her şehrin Karacaoğlan’a sahip çıkmasını, her bölgenin sahip çıkmasını Karacaoğlan geleneği terimiyle açıklamıştır. Yani bu bir gelenek. Tıpkı Nasrettin Hoca gibi, Yunus Emre gibi bütün memleketler ona sahip çıkmıştır. Kendisi beşten fazla Karacaoğlan olduğunu tespit etmiştir. Daha fazla olabileceğini Karacaoğlan adlı kitabında dile getirmiştir. Gerçekten de 19. yüzyılda, 20. yüzyılda bile Karacaoğlan’ların yaşadığını araştırmacılar yazdılar. Yani bu geleneğin, hiçbir zaman aşığın bu dünyadan göçüp gitmesiyle yok olmayacağı, yeni aşıkların, genç aşıkların, sonradan gelen kuşakların aşıklarının bu mahlası kullanarak kendi yaratımlarını ortaya koyduklarını görüyoruz.” dedi.

Karacaoğlan’da aşk teması üzerine değerlendirme yapan Mirzaoğlu, “Karacaoğlan demek aşk demek aslında. Yani Karacaoğlan’ın mayasında, hamurunda aşk var. Tabii bildiğiniz gibi aşıklar bade içerler. Kültürdeki aşıklık kazanma sürecinden bahsedelim. Bade içip aşık olma var. Bu aşık olma da aslında iki anlamda aşık olmak. Birincisi tabii ki aşıklık yetisi kazanma, ikincisi de bir güzele aşık olma. Bu bazen rüyasında olur, bazen de rüyadan sonra karşılaşır bu kızla. Aşık onu zaten hisseder. Gönül gözünün açılma süreci diyebiliriz belki de bu bade içip de aşıklık yeteneği kazanma sürecine.” diye konuştu.

“Gönlü aşk dolu bir insan”

Mirzaoğlu aşk temasının bir bütün olarak ele alınması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Burada ben tamamen kendi görüşlerimi anlatmak istiyorum. Çünkü binlerce araştırma var ve dileyen onları okuyabilir. Ben de okudum ve çok şey öğrendim. Bana göre aslında aşk bir bütün. Biz genelde beşeri mi ilahi mi diye biz şairleri ayırmışız. Tabii ki belirli oranlarda gerçekliği olabilir. Çünkü bir disiplinde de bilim yaparken tasnif gerekir. Ama bu aşk konusunda ben bir bütün olduğunu düşünüyorum. Aşk olgusunu bu kadar derinden, gönülden, yürekten yaşayan dünyada eşi benzeri olmayan bir adam, bir aşık Karacaoğlan. Dolayısıyla da bunun sadece beşeri aşkla ya da kadınlara düşkünlük gibi anlaşılmasına şiddetle karşı çıkıyorum. Çünkü çok büyük bir yetenekle karşı karşıyayız. Gönlü aşk dolu bir insan. Gönül gözünün açılması bu süreçle olur. O zaman hem dünyadaki güzellikleri fark ediyor Karacaoğlan şiirine baktığımızda. Yani olay sadece kadın güzelliğine aşık olmaktan çok daha fazlası. Çünkü Karacaoğlan’a bakıyorsunuz, gönlünü uçan kuşlara benzetiyor, coşkulu sellere benzetiyor. Çiçeklerden bal toplayan arıya benzetiyor. Aynı zamanda doğaya aşık, doğa sevgisi var. Akarsulara, derelere, kuşlara, bülbüllere… Yani Çukurova’da yaşayan bütün kuş türlerini aslında sadece Karacaoğlan’da bulabiliyoruz. Büyük bir sevgi var ve baştan başa bu sevginin, aşkın şiiri Karacaoğlan şiiri.”

Karacaoğlan’ın anlatılmakla bitmeyeceğini dile getiren Mirzaoğlu, şunları kaydetti:

“Düşünsenize, 350 yıl 400 yıl gibi bir süre önce yaşayan bir aşık bugünün insanıyla iletişim kurabiliyorsa bu onun zaten büyüklüğünü gösteriyor. Kadınlara dönük de bir iletişim var aslında. Karacaoğlan’da sevgi, aşk ve yiğitlik teması da var. Kadınları da anlayan bir tarafı var. Yani doğadaki her türlü canlıya büyük bir duyarlılıkla bakan biri. ‘Güzel gitti diye acıdım pınara’ diyor. Yani pınarın başından bir güzel geçti, güzel gidince pınar yalnız kaldı. Yani böyle bir duyarlılık. Karacaoğlan bugüne kadar nasıl geldi peki? Birincisi türküleriyle tabii ki. Müziğin sihirli bir gücü var. Bu güçle o sözler bugüne taşındı. İkincisi ise özellikle de Çukurova bölgesinde canlı bir şekilde yaşayan anlatı geleneği. Yani hikayecilik geleneğinin sürmesi biçiminde yaşadı. Karacaoğlan’ın hayatına ilişkin kısa hikayeler var. Ama daha çok Karacaoğlan tek sahnelik hikayeleriyle ve o sahneye bağlı türkülerle karşımıza çıkar. Bunları ben bozlak olarak derlemiştim.”

Etkinlik sırasında ayrıca Karacaoğlan türküleri dinletildi.

“Karacaoğlan Türkülerinde Sevgi ve Aşk” söyleşisinin tamamı YouTube’da izlenebilir.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir